26 Aralık 2013 Perşembe

Yeni demek, umut demek...

    
               Yeniye yer açmalı ki, eski olandan kurtulabilsin insan.
Ha öyle eski olan derken;dostlar, aşklar, yaşanmış güzel an'lar, kurulan güzel bağlar, değerler ve köklerin yeri başka, eskidikçe anlamlanır bu eskiler... Öyle ki eskisin istersin değer kazansın, anlam yüklensin diye...
Öyle eskiler vardır ki; kalbe dert olan, ömre yük olan eskiler, işte onları atın rahatlayın.Tekrar o eskileri ruhunuz aramasın diye çabucak yenilerini yerine koyun ki; tüm boşluklar dolsun...
Bir çoklarımız direniriz nedensizce yeni olana, bazen korkarız gelecek olandan, ee malum bilmediğimiz bir şeyi barındırır bir parça içinde nede olsa. Biliriz ki; içinde bilmediğimiz ve direndiğimiz o duygu, aslında değişime ayak uydurup uyduramayacağımız duygusudur.Hali hazırda olan alıştığımız rahatımız kaçabilir bu yenilenme sürecinde nitekim de kaçar...
Yeni demek, umut demek benim için :) sancısıyla, direnciyle umut dolu bir duygu... Yenilenmek; tazelenmektir, nefestir, hayattır, candır, yaşayan bir olgudur. Yeni bir giysi, yeni arkadaşlar, yenilenen ay, yeni bir bilgi, yeni bir iş, yeni insanlar, yeni umutlar, yeni aşklar, yaşanacak yeni ve güzel şeyler barındırır içinde, taze kandır. Yeni yaratımlardır, henüz olmadığı ve yaşanmadığı için ışıltısı ve şansı yüksektir, umut vaad eder.Hep söylediğimiz ama bir türlü ayak uyduramadığımız "anda kalma" halinin en güzel vuksudur aslında...
Rakamlarla ve sıradan düzenlerle çok işi olan biri olmadığım için hangi yılı geride bırakıyoruz, hangini berimize alıyoruza çok takılmıyorum.Taze bir yılın arifesindeyiz bu günlerde...
Herbirimizin bu tazelenme sürecinde bi'sürü beklentisi, umudu var.Kimi tüm kırıklıklarını, tüm burukluklarını, olumsuz ve mutsuz an'larını geride bırakmak isterken, bir çocuk saflığında da hala içinde göz kırpan umudun varlığına inadına inanarak, yeni olanın en yenisinden, en umutlusundan bi'çok güzel şey dilemekte; kendi için, sevdikleri için, aşk için, hayat için... dedim ya yeni umut vaad ediyo diye, silkinmek ve kendine dönüp bakmak,  farkında olmak için... kendinin ve hayatın...
Uzun uzadıya "YAPIL(-A)CAKLAR" listem yok, ama "YAPIL(-MAYA)CAKLAR" listem burdan uzaya yol olur nitelikte ((: Birde bu yolu denemenin zarardan çok yararı olur kimbilir :)?
Tazelenen günler hepizin farkındalığını arttırsın, varoluş sebeblerimizin keşiflerini yaşayalım, insan olduğumuzu hatırlayalım ve bize verilen şansın hakkını verelim, aşklar, paralar, işler nasılsa olur...
Yaradan kulunu rıskıyla yaşatır, rızık dediğimiz şeyde; aslında günümüzü kurtarmaya yetecek aşımızın olduğu düşünülürse, insan'ca varolmamak için hiç bir mazeretimiz yok hı???
Şimdi  "YENİ" olanın maddesel değilde, ruha dokunan kısmı için birşeyler yapmak, bizleri huzurlu bireyler, daha mutlu yüzler haline getirebilir bunun farkına varma zamanı en yenilerin arifesinde...
Yenilenen günleriniz umut dolsun.sevgilerimle...

                                                                                                           
                                                                                                                pek çok öptüm =)(=

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Ömür dediğin bir gündür, oda bu gündür...

  
 Bugün biraz düşünceli ve hayatın kıymetini bir defa daha anladığım bir gün benim için...
Bu ruhaniyete bürünmemdeki esas sebep aslında dün akşam saatlerinde şahitlik ettiğim tatsız bir olay, Konyaaltı Plajını bilenler bilir epey uzunca bir sahil yoludur. Rutin akşam yürüyümemizi yaparken, plajda toplanmış bir kalabalık dikkatimizi çekti.Bu toplaşmanın ne olduğunu merak ederken bir baktık ki, karaya sürüklenerek vurmuş ve ilk yardım müdahalesi yapılan bir kişiye... Arkadaşım Antalya'lı olduğu için panikledi, herhangi bir tanıdığı olabilirmi diye, neyseki değildi... Sahildeki diğer insalardan duyduğumuz kadarıyla turist ve hiçbir tanıdığı yokmuş :( Uzun bir süre ilk yardım müdahalesi devam etti ancak hiç bir sonuç alınamadı ve ambulans hasteneye götürdü...
Genç bir insanın kayıp olması cidden üzücü ve tatsız bir hadiseydi.Ancak bir grup insan olaya yardımcı olmak adına müdahale ederken, diğer bir grup insanın fazlasıyla tepkisiz olması ve rahat rahat günbatımını izlemesi bana çok da insancıl bir davranış gibi gelmedi ne yazık ki... Hangi arada derede budenli insanlığımızdan ödün verdikte, kendine müslüman olduk hayrete düşmemek içten bile değil...
         Uzunca bir süre sahilde oturduk ve düşündük... Hayatın ne denli pamuk ipliğine bağlı, plan yapılacak kadar uzun ancak nefes alacak kadar kısa olduğu...Sanırım ancak başımıza bir olay gelince, yada yakınımızdakileri kaybedince farkındalığımız atıyor. Hayatın o koşturmacasından bir tık uzaklaşıp mola veriyoruz, kendimizi sorguluyoruz,planları ve öncelikleri yeniden değerlendiriyoruz kimi sıralamasını değiştiriyor kimide bu listedeki yerini... Yaşamak çok güzel ve keyifli, sevdiklerinle...Biraz hoşgörü ve sevgi ile tadından yenmeyecek halde ;)) Size keyif veren işler yapın, mutlu olduğunuz insanlarla zaman geçirin, küçük kırgınlıklarınızı unutun, açılamadığınız aşkınıza kalbinizi tüm saflığı ile dökün, uzuuun uzadıya gelecek planları yapmayın anlık planlar yapın, kendinize küçük mutluluklar yaratın, tadına vardığınız her güzelliği sindire sindire hazmedin.Unutmayın; mutluluk sadece yaptığımız basit seçimlerden ibaret!
           "Sevdiklerinize gül verin,
             Gülünüz yoksa, gülüverin..."
                                  Mevlana

                                                                                                                        pek çok öptüm =)(=

5 Temmuz 2013 Cuma

Aşk'tan Gelen Gözyaşı...



 Güzel bir cuma gününden herkese merhaba;)
Tasavvuf ve sufizm bu aralar merak ettiğim felsefelerden biri. Bir arkadaşımın önerisi üzerine aldığım "Aşkın Gözyaşları" üçlemeseinin ilk kitabı "Tebrizli Şems". Hepimiz kulak dolgunluğu olan sözleri, hayatımızın en en diplerinde yada en en güzelliklerinde bize ayna olan özdeyişlerini, özümüze deyişlerini biliriz.Benim içimdeki öze dokunuşundan olsa gerek ben bir çırpıda okudum Tebrizli'yi; Mevlana'yı buluşu, Kimya Hatun'a olan Aşkı ve Şems'in Aşk için kendinden vazgeçişini sizlerde keyifle okuyup, yeri gelince farkındalığınızı arttıracağınız güzel ve manalı bir eser. Biyografik eserleri sevenler için yazar "Tebrizli Şems", "Mevlana", "Kimya Hatun" 'un hayatlarını çok yalın ve herkesin keyif alacağı bir dille paylaşmış.


                                 "Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim Bütün kulaklardan gizli sırlardan bahsedeceğim Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim ama senden başka kimse duymayacak Kimse anlamayacak."

                                                                                                                       Tebrizli Şems


                                                                                                                                 pek çok öptüm =)(=

25 Haziran 2013 Salı

Yaratıcılığınız aşkla dolsuuuun =)


 holaaaa =)
Bugünlerde kendin yap projelerimle (diy) yada yaşanmışlığı olan objelerimi makyajlamak ile oldukça haşır neşirim. Bu haşır neşirlikle beraber elime ne geçse boyuyorum, süslüyorum dahada olmazsa bozup yeniden yapıyorum. Bundandır ki; hatırladığım kadarıyla geçmiş hayatındaki kofremiz, artık hayatına dikiş kutusu olarak devam etmekte, benim yaratıcı ruhum sayesinde =))Kalp formu olmasından dolayı kalbimi fetheden sevgili metal kutumuz üçüncü baharını yaşıyor.Çünkü ilkinde sadece basit bir renk değişikliği için yola çıkmışken, istediğim sonucu elde edemeyince, devreye muazzam ve bitmek bilmeyen oje koleksiyonumun en nadide parçalarını feda ederek daha zevkli ve zengin bir görünüm elde ettim;) Ben bu yeni halinden çokca memnunum eğer elinizde sizinde işe yarar makyajlanması gereken atıklarınız yada yenilenmesini istediğiniz objeleriniz varsa bu sizede bir fikir olabilir.;)Minik bir malzeme listemiz ve çok kolay bir uygulama sıralamamız bulunmakta...

kısaca malzeme listesimiz;

* metal kalp formlu kutu
*sprey boya (ben doreyi kullandım bu zevke göre değişebilir)
*çatlatma görünümü sağlayan oje/akrilik boya

kolay uygulamamız;

Öncelikle sprey boyayı uygulayacağınız alan havadar olsun.Her yere gazete kağıdı yada muşamba sermeyi unutmayın! aksi taktirde keyif bir işkenceye dönebilir, tinerle bile zor çıktı benim kullandığım sprey boya. Boyanacak yüzeyi daha önceden yıkayıp,kurulayın ve daha sonra boyayın, yüzeyde kalan toz kalıntıları boyandıktan sonra kötü bir görünüm oluşmasına sebep olabiliyor, bunuda istemeyiz. Herşeyimiz hazır olduğunda (malzeme ve imkanlar) kutudaki kullanma kılavuzuna göre boyayı yüzeye uygulayın.Ben boyama işleminde oluşan olumsuzluklardan dolayı yüzeydeki görünümü sevmedim ve bu yüzden doyumsuzca aldığım ojeleri değerlendirdim. Çatlatma ojelerimi kullandım ama diğer efekti veren ürünlerde kullanılabilir. Yüzeyi boyadım ve ortaya keyifli bir sonuç çıktı. Bu keyifli oluşum artık hayatına  annemin dikiş kutusu olarak devam etmekte.

Kutumuzun kalp oluşundan dolayıdır ki aşkınız bolarsın diyerek konuyu aşka bağlıyorum ;))
                                                                                                                            pek çok öptüm =)(=

29 Mayıs 2013 Çarşamba

hi huuu yaz geliyoreeeee

Bir yaz çocuğu olarak deli sıcakları saymassak yaz mevsimini çok severim.Hali hazırda yaz ha geldi, ha gelecek derken bir tık daha yaza girdik bile...Eeeeh bu konu erkeklerin çok derdi olmasada biz hatunların incelen giysilerin beraberinde fazlalıkların açığa çıkması kabus sebebi malumunuz =)
Ben bu konu ile ilgili basit önlemler almaya çalışıyorum. Bunların en başında tabiki spor yer almakta, spora ek olarakta yeme-içmeye dikkat edemiyorum malesefki etmem gereksede=)) ancak kozmetik nimetlerinden sınırsızca yararlanmaktayım.Nıveanın selülitleri küstüren lotus içerikli kremini herkese tavsiye ederim.Kremin kokusu benim çok hoşuma gidiyor bu yüzden keyifle kullanmaktayım, ayrıcada 2.tüpü bitirdikten sonra (ki  buda yaklaşık 2,5 haftaya deng gelen süre) selülit görünümünde ciltte gözle görülür bir fark yaratıyor, buna ek olarak cildin ışıltısını ve dokuyuda iyileştirdiğini deneyimlemiş biri olarak, bu ürün denenesi diyoreeee bendeniz =)))Ürün tüp şeklinde ve bir çok kozmetik reyonunda, marketinde yer almakta.Nıveanın Q10 seriside bu konuda oldukça iddialı buda deepnote olsun sizlere ;))

                                                                                                                                pek çok öptüm =)(=

28 Mayıs 2013 Salı

Çay saatlerine özel keyifli bir reçete ;)

 Merhabalaaar ((:
  Baharın hoş mahmureliğinin olduğu keyifli bir günden kocaman sevgiler herkese ...
Yazmak istediğim çokça konu olsada, bir süredir gurbetin etkileriyle zaman zaman mutfak ihalesi bana kalıyor evde.Ehh halet-i ruhiye böyle olmak zorunda kalıncada bendeniz yemekte göstermiş olduğum üstün performansı, işin mutfağınıda bilmek gerek diye düşünüp artık her geçen gün dahada ustalaşıyorum( en azından tarafsız jürimin ve deneklerimin fikri bu yönde(:).Haliyle bugünlerde mutfak deneyleriyle haşır neşir olduğum için, çay ve kahvelerinize arkadaş olucak çok keyifli hatta bağımllılık yapıcak bir kurabiye reçetem var payşlaşmak istediğim =)Bu reçete seramik kursu hocam sevgili Duygu'dan almıştım.
Veeee huzurlarınızdaaaaa........

Zencefilli Tarçınlı Kurabiye

1 tatlı kaşığı tarçın
1 paket oda ısısında ılınmış margarin yada aynı miktarda tereyağ
1 tatlı kaşığı zencefıl
1 paket kabartma tozu
3/4 bardak pudra şekeri
1 paket kabartma tozu yada karbonat( ama 1tatlı kaşığı kadar)
aldığı kadar un
istenirsede vanilya
veedee bolca neşeli sevgi =))

Yapımı ise çok zahmetsiz =)

 Ben genelde tüm kuru malzemeyi, un hariç ılınmış yağın üstüne eleyerek ilave ediyorum ve yoğurmaya başlıyorum, sonra unu azar azar eleyerek ilave ediyorum.Kulak memesi denilen kıvamda olana kadar yoğuruyorum, iyi homojenize olsun diye.)Sonrasında da 20dk. yada yarım saat buzdolapta dinleniyor.Unutup bu dinlence süresini uzattığım zamanlar çokça olmuştur ama sonuç hep tapılası oldu=)) yada ben cok sevdiğimden bana öyle geliyo=)) Dinlenmiş hamuru tezgahta açıyorum, açılan hamurun kalınlığı yüksek olunca piştikten sonra yumuşak, alçak olunca bisküvit kıtırında oluyo bilgine=) Kurabiye kalıbıyla yada istediğin şekilde kesip orta ısıda 170-180 derece gibi rengi değişinceye kadar, buda bir 15-20dk. gibi bir zamana tekabül etmekte, pişiriyorum. Ben dayanamasamda kokusuna fırından çıkıncada biraz dinlenmesi kurabiyelerin selameti için iyi oluyo.Bizim evde çok mümkün olmadı ama kapalı bir kapta yaklaşık 2-3 hafta tazelik garantisi varmış(tarifi aldığım arkadaşım öyle söyledi), o aşamasına şait olamadığım için garantisini veremiyorum =) (pişerkenki kokusu seni fazlasıyla cezbedebilir bu en güzel bisey, birde, 2 tane yada 3 tane ile asla tatmin olmuyosun!!! unutma )Konuşma dili bir anlatıma sahip olsamda reçete bir çok defa ve bir araba mutfakta denenmiştir ve memnuniyet garantisini son kırıntıya kadar veriyorum=)) Kurabiyeleri açıkta unutursan ki biliyorum yapmazsın, biraz yumuşuyolar ve pişerken içindeki kabartıcılara gore az kabarıyor,bunlar püfflerrim=) ayrıca yumuşayan kurabiye hamuruda çeşitli soğuk cheesecake türevi pastalarda taban olarak bisküvili hamur yerine kullanılabilen lezzetli bir hamur sahibi oluyorsun...Hamuru çok pratik ve kullanışlı, malzemelerden tarçın ve zencefili çıkarıp hindistan cevizli ve ayrıyetten üzüm, cevizli versiyonlarını yaptım sonuç onlardada cok güzeldi buda bilgine=)
Dahada afıyetler gele=)) vee şimdiden ellerine sağlık =))
Denediğinde geri bildirimde bulunursan sevinirim bilesin =))

                                                                                                            pek çok öptüm =)(=

5 Nisan 2013 Cuma

Ruhuma cemre düştü...

 Günlerden Cuma ve aylardan baharın müjdecilerinden Nisan... Havalar ufak ufak ısınmaya başlarken çiçekler, böcekler, incelen giysiler derken en güzelide aşkın hallerinin mevsime dokunan hoşluğu olsa gerek... İçimde tuaf bir huzura erme halleri, ruhumun ve bendenimin mahmur tazeliği, bu baharın zatalimdeki keyifli etkileri =))
 Ülkenin en sıcak ve en güzel yerleşim yerlerinden birinde (İzmir'den sonra tabikideeee) Antalya'da yaşasam da kış buralarda da ruhumda da kış olarak geçti...
Silkelenip etrafıma baktığımda , tabir yerindeyse uyandığımda ise çoktan bahar gelmiş bile ve ben bu kusursuz oluşumu teğet geçiyormuşum... Her nerde olursa olsun karlı karanlık kışların ardından doğa hiç bıkmadan ve usanmadan yine ve yeniden göz kırpıyor bizlere, hayata ve en çokda kendine inat... Onlarca metre karın altında kalan filizler,tohumlar "amaaaan ben küstüm açmıycam, meyvede vermiyorum artık!!!" demiyorlar.Durup dinlenip maratona yeniden katılıyorlar.Peki bizler hala neyin inadındayız??? Uyanmak, farkına varmak ve ençok da kendimizi sevmek bir şans vermek adına, bizi sınırlayan, küstüren ne???
 Dahası kime küsüyoruz? Hayata mı? Komşulara mı? İşe mi? Eşe mi? Sizi anlamayan azınlığa mı? yoksa çoğunluğa mı?
 Ben söyliyeyim "Hiçbirine ,hiçkimseye!!!" sadece ve sadece "SANA!!!" ertelenmiş anlamlar ve güzelliklerle dolacak "SANA!!!"...
Ne vakit kendimi kötü hissetsem artık kabuğumdan dışarıya kafayı uzatıp doğayı gözlemliyorum, bu bazen bir kuş cıvıltısı, bazen sinek vızıltısı ,bazende ılık bir rüzgarın sesi oluyor... Yeniden kendime dönüp baktığımda bakış açım birden iyimserleşiyor ve daha pozitif oluyorum, fısıltıları duyabiliyorum daha önemlisi bu nefeside aldığım için çok çok şükür ediyorum...
Hayat bizler için sınırsız bir kredi ve bu krediyi nasıl kullanmak isteğimizde bize verilmiş bir şans, bu şansı herkes layığıyla kullanmalı...


                                          
         Bu küçük Hanımefendi benim 2.baharını yaşayan ve iyiki inatçı olan, yine yeniden doğan Pembişim...
Ömrünüz güzellik ve hoşlukla dolsun....   
                                                                                                                          pek çok öptüm =)(=

4 Şubat 2013 Pazartesi

Kimler torpilli ???




   Bir adım öne çıksın =)
Görsel medyanın yazarları, az bilinen sanat dallarını tanıtmakta rolu büyük, ilgili birimlere duyurulur !!!
Böyle bir tanıtımda sevgili Aykut Ogut'u gördüm, katıldığı programda anlattığı maceraları,kitapları ve şuh kahkaları ile cidden torpilli biri =)
Kitapta bazı yerlerde "yok artık" dediğim anlarda oldu, "çok şükür" dediğim anlarda, kimi satırlarda ağlayıp kahkahalarada boğuduğumda...
Herkesin okuyup anlayabileceği, kolay ve esprili bir anlatıma sahip ancak etkisi büyük , minik alıştırmalarla dolu insana iyi gelen bir kitap "evrenden torpilim var!"
"Torpil" başkası için olunca insanı rahatsız etse de kendimiz için olunca bizi ayrıcalıklı hissettiren bir his...
Bireysel iyileşme ve türevlerini okumayı seven, ilk baskısından bu yana geçen zamana inat hala torpilli ve popüler olan yayınlardan biri.
Keyifli okumalar diliyorum =)(=
                                                                                                                pek çok öptüm =)(=

8 Ocak 2013 Salı

yenilenen yıl şerefine =)(=


Kimine göre dolu dolu , kimine göre de bomboş bir yılı daha geride bıraktık...
Hayat  plan yaparken ne olduğunu anlamadan bize sunulan ve içinde yer aldığımız  kısa metrajlı bir film bence...Filmi anımsadığımızda gülümseyip, ders almak esas olandır...
Yeni kelimesi; getirecekleri ne kadar memnun etse veya etmese de insanı sevindiren ve yüzünü güldüren, umut vaat eden bir anlam taşıdığı  için yeni yıl beklentilerimizde bu oranda çokça...  Her geride kalan yılda olduğu gibi bir çok mutluluklarım, hüzünlerim, kazanımlarım, kaybedişlerim, dünyayı defalarca turlayacak kadar istek ve ihtiyaç listelerim, gerçekleşen yada ertelenen dileklerim ve ben var oldukça içimde bitmeyecek, bütün insanlığa yetecek kadar umudum var...=)(=
Gelecekten ve yeni yıldan da aynı oranda hatta daha fazla beklentilerim var.
Bu beklentilerin elbette çoğunluğu kişisel şeyler, lakin insanlık içinde bir dizi isteğim yok değil... Sadece yenilenen yıl için değil insanların daimi  olarak birbirleriyle empati kurabileceği, hoşgörülü olabileceği, ihtiyacı olanı görmezden gelmeyip varlığının en azından paylaşabileceği kadar bir yada bir kaç tık-ını paylaşabileceği, mutluluk ve huzur arayışı için Tibet'e yada Mekke'ye değilde, her geçen an uzaklaştığı benliğine yolculuk yapabildiği, elbette şiddetin olmadığı ancak fiziksel yada tek bir cinse karşı değil,  canlıya, cana kasıt olan psikolojik ve fiziksel şiddetin olmadığı, insana insan olarak, hayvanlara da bir varlık bir canlı olarak kıymet verildiği,  daha nice kaybolan değer ve kültürlerin farkına varıldığı, bu farkındalığın bilincimiz olduğu bir ömür diliyorum. Bu temennimin bir kaçını 2013te edinsek bir kaçınıda 20.. lerde yerleştirsek hayatımıza dahada güzeli olabilir mi? bilemiyorum...
Hayattan beklediğiniz, yaradandan yada inandığınızdan beklentiniz ne ise, iyi-leşme ve değişim önce ben-de başlıyor bunu unutmamak gerek. Aynen kelebek etkisi misali....
İnsana Güven'in yeni yıla bakış açısını çok beğendim vede destekledim; her günün yeni bir şans olduğunu hatırlatıyor bizlere..."Dünyayı değiştirmek için 365 şanslı gün" yeni yıl dilekleri... Zaman hızla ilerliyor ve bugünün şansı yarın değişiyor...
Yenilenen yıl herkes için mutlanma(umutlu mutluluk hali)  getirsin diliyorum ki...Şansımız bol olsun...
                                                                                                                    pek çok öptüm =)(=
foto kaynak

1 Ocak 2013 Salı

perşömen


Merhabalar=)
Uzun zaman aralıklarlarla yazılarımı paylaştığımın farkındayım . Ancak yeni bir hayata alışmak, yepyeni bir düzen kurmak ve yoğun bir iş temposuyla, sadece projeler uygulayıp bunları belgelemeye vakit olabiliyor. Bu süreçte elbette boş durmuyorum sadece oturup kelimeleri düzenlemek ile ilgili sıkıntılar yaşıyorum ... Bunun içinde anlayışınıza sığınıyorum... =)(=
Geçtiğimiz günlerde yurt genelinde bulunan müze ve örenyerleri bir çok devlet kurumumuz gibi özelleşti bilindiği üzre.. Bu özelleşme vesilesiyle tarihin yaşanmışlıkları, depoların tozlu raflarından çeşitli uyarlama ve replikalarla günümüzde hayat bulmakta . Çeşitli günlük kullanım eşyaları,kitap kurtlarına muazzam ayıraçlar, unutkanlara yada unutmak için bahanesi olanlara not defterleri, sınırsız  hediyelik  seçenekleri ,mücevherler  ve koleksyonerliğe atılacak en güzel adım diye nitelendirdiğim, çoğunluğu tanrıça ve arkeolojik buluntulardan meydana gelen bronz replikalar kesinlikle en az müze ve ören yerleri kadar detayla incelenmesi gereken güzellikler...
Ben de bu mağazaları sıkça ziyaret etttiğimden çok beğendiğim bu perşömen defteri aldım. Bilmeyenleriniz olabilir diye düşünerek biraz perşömenden bahsetmek istiyorum.
Perşömen;
 M.Ö.  2. Yüzyıl - M.S.  13. Yüzyıla tarihlenen yaklaşık 1500 yılı aşkın zaman yazı yazmak ve resim yapmak için kullanılan özel işlem görmüş hayvan derisinden yapılan, Bergama'dan dünyaya yayılmış bir nevi kağıt türevidir..Bu kağıt; geleneksel yöntemlerle, oğlak ve hayvansal derilerin işlenmesiyle uzun aşamalardan geçen ve elde işlenen bir malzeme.İnsanların çoğalmasıyla, teknolojinin gelişmesiyle,  kağıt yaygınlaştıkçada  perşömen ciltçilik ve önemli dökümanlar olmak üzere  gitgide kullanımı pek tercih edilmemektedir.Bu zincirleme vesileleriylede günümüzde bulunan bir çok geleneksel materyal gibi üretimi azalmakta ve üretilen miktar sınırlı olup çeşitli sanatsal çalışmalarda kullanılmaktadır.Günümüzde bu malzemeyi bizlere azınlık olarak da olsa ulaştıran ve emeği geçenlere sonsuz şükranlarımı iletiyorum...
Merak edenler için yapımı ve dahası için tık tık...



Gelelim benim perşömen defterime,  minik ve günlük kullanım için çok uygun. Tıpkı benim gibi de renkli  ve yaşanmışlıklara bağlı... Tek eksiğimiz biraz cilaydı onuda tamamlayınca noksansız oldu. Ben keyifle kullanıyorum , ola ki bir yerlerde azalmakta olan bu gelenekselliğe hayatınızda yer açmak isterseniz  mutlaka edinmenizi tavsiye ederim...
Süsleme için ben sadece bağlama iplerine defterle uyumlandırdığım renklerde metal ve cam boncuklar kullandım. Bu iş içinde çok basit birkaç düğüm işimi gördü.


Hayatı  daha keyiflendiren küçük dokunuşlardır...

Basit bir detay bir çok şeyi anında değiştirebiliyor,tıpkı hayat gibi...İçinde renk ve yaşanmış mutlulukların olacağı güzel anlar biriktirmek dileğiyle...   
                                                                                                 pek çok öptüm...      =)(=